Nereden
baslasam bilemedim, ama aklima ilk gelen an Berry Nae, Tolga Tuncsav, Dilek
Baytan ve Ali Riza ile yine bir cumartesi trainer sonrasi Hillside Istinyede’yken Tolga' nin seneye Nice Ironman yapilir
dedigini hatirlamam. O zamanlar Norvec Haugesund half ironmane hazirlaniyorum
ve ilk yanitim ben hayatta Full Ironman yapmam olmuştu. Well, never say never:) 2013'de Haugesund'dan
sonra Kalmar'a Yamac Kolatan, Ali Riza Bilal, Kivanc Onutman ve Goksen Cinar'i izlemeye gittik.
O yarisin sonunda birbirimizle konusmadik ama Dilek de ben de yapabiliriz diye düşünmüşüz. Bu dusunceyi ilk dile getiren ben oldum galiba:) Pinar Caliskan ve Dilek ile bunu kısaca paylastiktan sonra kafamda cok da olgunlastirmadan (çok fazla düşünsem kayıt olmayacağımı biliyordum) hemen kaydimi oldum ve bizim unlu ucluye bildirdim. Once yok olmazlarla baslayan konusmalar Dilek'i bir antrenman sonrasi eve kapatmam ve kredi kartini alip kaydettirmemle sonuclandi. Sira Pinar'in iknasiydi. O taraf uzun sürdü. Pinar once olmaz dedi, sonra yaz ortasi tatil yapamıycaz dedi, sonra Avusturya'nin tarihi daha iyi onu yapalim dedi. Sonuc Pinari da ikna edip yola bir uclu olarak koyulmak oldu. Hepimiz tek serhle yola cikmıştik. Islerimiz daha onemli. Antrenmanlar islerimizi etkilerse bu isi birakicaz dedik. Ve artık birer Kalmardash olduk:)
Uzun yolculuk yaklasik 9 ay surdu. Her sabah saat 5’te başlayan, ardından koştur koştur işe gidilen antrenmanları isten cikar cikmaz aksam 8-9’da tekrarlayan haftaiçi antrenmanları takip etti. Haftasonu ise uzun saatler suren bisiklet, yüzme ve kosular ise cabasıydı.
Butun
sene neden bu isi yapiyorum diye sorguladim, her antrenman oncesi hem soylenerek
gidiyordum hem de bittiginde cok mutlu oluyordum. Tabii antrenmanı yapana kadar da ARB'nin başının etini yiyordum.
(Burada Dilek ve Pınar’ın hakkını ödiyemem, sabahleyin beni yataktan kaldırmak için az uğraşmadılar. Her antrenmanın sonuna yemek ve eğlence havucu koyan Dilek ise sürekli 'daha erken kalkalım da en azından şöyle rahat kahvaltıya muhabbete vaktimiz olsun diyordu':)) Söylenmemin tek sebebi de az uykuydu:) Ola ki bir antrenman kaçarsa gun icinde icim icimi yiyiyor, isten gec cikacak olsam eyvah bugun antrenman kacicak bu yarışı yapamıycam diyordum. Ama sonuç olarak programin %95 ini hic kacirmadan yaptim. Uykuculuk yuzunden tabii hep soguma ve strechinglerden kestigimi itiraf etmem lazim.
(Burada Dilek ve Pınar’ın hakkını ödiyemem, sabahleyin beni yataktan kaldırmak için az uğraşmadılar. Her antrenmanın sonuna yemek ve eğlence havucu koyan Dilek ise sürekli 'daha erken kalkalım da en azından şöyle rahat kahvaltıya muhabbete vaktimiz olsun diyordu':)) Söylenmemin tek sebebi de az uykuydu:) Ola ki bir antrenman kaçarsa gun icinde icim icimi yiyiyor, isten gec cikacak olsam eyvah bugun antrenman kacicak bu yarışı yapamıycam diyordum. Ama sonuç olarak programin %95 ini hic kacirmadan yaptim. Uykuculuk yuzunden tabii hep soguma ve strechinglerden kestigimi itiraf etmem lazim.
Garip
bir his bu. Hem yapmak istemez bir yanım vardı, hem de yapamayınca üzülen stres
olan bir yanım. Sakatlıksız bir seneydi
ayağımın altında oluşan çekilme dışında. Sürekli söylenerek başladığım
antrenmanları yapmamak için bahaneler ürettiğim ama sonra ayağımın altında
sakatlık olduğunda aman tanrım koşmadan olmaz bırakamam deyip doktoru
dinlemediğim bir yıl oldu. Tabii senenin hic bir kisminda bu isi yapabilecegime
dair bir guvenim yoktu belki de ondan sürekli söyleniyordum. Ve hep nerede
eksigim oraları goruyordum, iş hayatımın kaçınılmazı burda da beni bulmuştu.
Tam bir danışman gözüyle her şeyi analiz ediyordum kafamda, çünkü işte de her
türlü fact’i koyup ortaya sonra fix etmiyor muyum? Burda da aynısı devam etti.
Analitik düşünmeyi bırakınca icimden
gelen ses yapicaksin diyordu. Sonra o sesle kavgalar basliyordu. ‘Don't be
naive, you have too much to build on’ diyordum. Ironman’de olayın aslında
fiziksel boyutunun dışında psikolojik bir boyutu da vardı. Psikolojik güçlülük
de çok önem arz ediyordu. Antrenmanlardan sonra yaptığımız konuşmalarda sürekli
hadi vazgecelim diyordu birisi, diğer ikisi olmaz diyordu. Bu konuşmalarımız
dönüşümlü olarak tüm sene devam etti.
AMA BIRAKMADIK!!
Hepimiz
birer half ironman yaptık sene boyunca, milyon tane olimpik triatlona gittik. Arada
bir Maratonistin ironcampine katıldık. Her türlü dersi dikkatle dinledik:)
Son
ay gelmişti. Kalmar Sweeden daha fazla yarış detayı açıklamaya başladı. Yuzme
ve bisiklette iki cut off oldugunu ogrendim. Yine hesap kitaplar basladi, hangi
etaptan en kotu ne yaparsam kalmam cut off a kismi. Gitgide gunler yaklasti.
Daha ne giyecegimi bile bilmiyordum yarista.
Kalmara
uçtuk sonunda.
Kalmar'da yapmam gereken ufak tefek antrenmanlar vardı hazırlık anlamında. Onlar bile yuk gibi geliyordu. Taper o kadar uzun gelmisti ki sanki tum sene hic calismamis gibi hissediyordum. Duygun Yurteri'ye (antrenör) sordum, uzun süredir biz 5-6 saatlik bisikleti bıraktık nasıl olacak dedim..Hayir oyle olmayacak merak etme dinlenik gireceksin, daha iyi olacak dedi.
Yarış
öncesinde stres diz boyu. Bisikletlerimizi kurduk . Önce benimkiyle başlayan
kurulum sorunu, sonra Pınar'ınkine sıçradı. Neyse herşeyi halletmeyi başardık
çok şükür. Kayıt işlemlerimizi yaptık, eksik gedik var mı diye expoya gidip
deli gibi alışveriş yaparak deşarj
olmaya çalıştık.
Kayıt Oluyoruz- Endişeli suratlar hiç eksik değil:) |
Bisikletler teslim ediliyor ve son dakika ayarları yapılıyor:) Teknik crew yanıbaşımızda:)
Sonunda beklenen
akşam geldi çattı. Bahsetmiştim uyku anlamında bu hayattaki en şanslı
insanlardan biriyim, uykuya dalmam saniyeler sürer. Yaristan onceki gece uykuda
sorun yasamayacagini dusunen ben, buyuk hata etmistim. Tum gece yatakta dondum
durdum, huzursuzluktan oyle az uyudum ki sabah 4’de kalkmak hic koymadi. Kahvaltida
ise konusanlar sadece Goksen ve Ali Riza idi. Pınar, Dilek ve bende derin bi
sessizlik hakimdi.Bakiyorum
Pinar'da yiyemiyor. Hatta onda da bendeki mide bulantisi var sanırım.Etraftaki
diğer kahvaltı eden ironman adaylarına bakıyorum hepsi iri iri erkekler, ne
işim var burda benim diyorum. Bu düşünceler içindeyken artık hadi dediler
transitiona malzemeleri bırakmaya gidelim.
En son kontroller ve suluklari birakmak icin transitiona gidiyoruz. Göksen transition alanına girmeyi başarmış. Oh diyorum son kontrollerde yanımızda olacak, rahatlıyorum. Transitiondan sonra asıl işkence başlıyor start alanına geçiyoruz. Ali Rizaya girmiyim yarışa diyorum sacmalama diyor ama ellerim titriyor.
Bu
sene Kalmar ilk kez rolling start yapıyor yüzmede. Ail Rıza bana önlerde çık
drafte gir diyor, ısrarla hayır 1:45 ile çıkıcam diyorum. En son beni zorla
1:35’e sokuyor. Dilek ile Pınar ise 1:20
grubuna gidiyor.İşte yollarımız ayrıldı artık herkes yalnız. Uzaktan görüyorum
onları.
O sırada geçen sene bizi gaza
getiren Avici Wake me up 2013 Kalmar start şarkısı çalıyor. Dilek’in mutlu olmuş
olacağını düşünüyorum ve gerçekten olmuş:) Etraftaki her insanı tek tek
inceliyorum. Korkulu bakanlar kadar rahat iri yapılı erkekler gözüme takılıyor.
Sonra diyorum ki bunlar da senin gibi yüzmese önde olurdu korkma. AliRıza’ya veda ediyorum ve rampadan iniyorum.
Hala o an tüylerimi diken diken ediyor.
Suya
girdigim an ise hersey bitmisti. Andrea startta nerden nefes alıyorsan
insanları o tarafına al dediği için soldan başladım. Son zamanlarda beraber
yüzme çalıştığım Beste Önal sanki
yanımda yüzüyordu. Ve kulağımda
‘uzan çek’ diye, Didem ise yaparsın kuşum diye bana bağırıyordu. Normalde 3000’lerde yorulacağımı düşünürken hala bir
yorulma ibaresi hissetmediğimi farkettim. Tam o sırada kıyıda Ali Rıza ve
Göksen’i gördüm, bağırıyorlardı. 3 kere kulacımı atarken el salladım onlara gördüğümü
göstermek için. Meğer Pınar ve Dilek’e
de yapmışlar. Pınar görmüş o da el sallamış ama Dilek görememiş.Bu aşamada Yamaç, Ali Rıza
ve Göksen’in elleriniz orda yere değecek dedikleri yere geldim. Sakın ayağa
kalkma demişlerdi. Kalkmadım devam ediyorum ama kulaçlar yarım olmaya başladı
yerler kaya veya sazlık. Ve bir anda kendimi kanalın içine girerken
buldum.Yamaç demişti ki burdan sonra 800m var. Kafamdan tamam 10-15 dk sonra
bitti diyorum. Ama kafamı kaldırdığımda ironman yazısı görüyorum. Yok canım
diyorum daha var. Yamaç 800m demişti.
Özellikle kafam daha dışarda bakıyorum çıkan var mı diye ordan. Evet
varrrrr. Yüzme bitti..Draftle son 800 çok ama çok hızlı geçmişti.
Yuzmeden
boylesine sorunsuz cikmak buyuk bir rahatlamaydı benim için. Bisiklette
baslarda suursuzdum, korku vardi ama rahat oldugum etaptaydim. Acaba zaman nasıl daha hızlı geçer dedim
kendime. Sanırım km saymak dedim, baktım 2km gösteriyor yok yok dedim. Sen
önüne bak arada km bakarsın. İyi ki bakmamışım km saatim sürekli eksik
gösteriyordu. Sanırım onu da km’den mile çevirmeyi başarmışım:) Her yarış km saatimde sorun
olmasa ya da saatimde şaşıcam zaten:) Bisiklette başlarda bacağımda 1-2
gün önce başlayan arka tarafta bir çekme hissi vardı.O başladı.Eyvah dedim bu
beni zorlar . Yanımda beslenme çantamda advil vardı, midemin çok alışık olduğu
ve Amerikada da maratonlar öncesinde herkesin tavsiye ettiği bir ilaç. O nedenle her daim almaya alışık olduğum için
hemen aldım. Mucize gibi ağrız sızı hissi kalmadı. Zaten belki de psikolojikti kim bilir:) İlk km’lerden geçilen değil geçen
olmak hoşuma gidiyordu. Hele ki adaya geçerken ki yokuşta erkekleri geçmeye
başlayınca çok mutlu olmuştum:) Bisiklet etabi ve kosu icin yemek konusunda
kendimi iyi sekilde train etmistim, hem jellere alismak hem de az yemek. Midesi
cok hassas olan bir insan olarak beni nerde yari yolda birakacagini bilemedigim
midemi egitmem gerekiyordu. Bisiklet etabinda antrenmanlarda yaptigim gibi 2
muz ve 3 buyuk qnt jel yedim. Gerisi High5 cafeinli isostar ve suydu. Cok rahat gecirdim mide
olarak, enerji olarak da zorlanmadım hiç. Km olarak ise sonlarda Dilek'e
rastladim. Bana o zaman sanki klasik bir cumartesi antrenmani gibi geldi, biraz
daha rahatladim, cunku Kalmardashımı gormustum. Bisikletin sonlarinda hala
enerjimin yerinde olması ve hala insan geçiyor olmak beni daha da motive
etmişti ama bir sonraki sorular başladı; kosu ne olacak???Kosuya başlamadan
yine ARB’yi gördüm bisikleti bırakırken. Sakin ol azıcık aç bacaklarını öyle
başla dedi. Yanıma aldığım minik sadwichlerden birini yedim, hafif bacak açtım ve çıktım.Tabi bir de magnezyumu
içerken aerobardan kasılmış boynum için bir de advili yine ihmal etmedim.
Yanımda
hig five in liquid jellerinden 4 adet vardı. Bir de sirtimda mini sandwichim ve
special needs bag de ise yine minik sandwichlerim ve ayranim vardi. (Göksen ve
Alirıza bizim yaptığımı hazırlıkla 4 kişi ironman yapar demişti haklılarmış:)) Ayran mi diyenlere yanitim şu,
tatlidan nefret eden bir insan olarak jel yemek hem de bu kadar yemek mucize
benim icin. Tabii bir de mide hassas. O nedenle ben brick antrenmanlarinda eve
her geldigimde 3-5 yudum ayran ve soda icip cikardim kosuya. Fazlasi gaz riski
tabii. Burda da mide tatlidan cok bulanirsa diye almistim yanima. Gercekten
super oldu. 2 kere durup 3 yudum ictim kosudaki special needste ayranımı.
Kosudaki
en buyuk stratejik hatami yaristan onceki gun lastik bagciklari ayakkabıma geri
takmakla yaptim. Cok sikmisim bagciklari ayaklarim da sismisti. Ayaklarim cok
acidi ve tabii polar adim podu da bozuldu yerinden oynayınca. Ben yarista
kendimi 6:07 gibi bir pacele kosar
sanarken 6:40 kosmusum. Iste bir ders daha isini son gune birakmiycan. Kosu
parkurunda destek ekip hep yanimizdaydi. Koşuya çıkar çıkmaz Emre Taciri gördüm. Emre 10 saat filan mı yaptın
inanamıyorum derken, ben bıraktım dedi. Anlamadım o anda ama bırakmıştı
bisikleti bozulmuştu. Sezin bağırıyordu o sırada Göksuuuuu diye. Tam çok moral oldu derken o sırada Göksen
çıktı karşıma benle röportaj yaptı uzunca. Hatta Avusturyaya kayıt olucak mısın
dedi, evet dedim:) Çok iyi görünüyorsun dedi. Daha da moralim düzelmişti..
Acaba şimdi ne yazacak heyecanıyla hep yerlere baktım... Her koseden cikan AliRiza ve Yamac nerdeyse bizim kadar kosmuşlardır..Ben tabii olayın sadece 1/4ünü görüyordum. Onlar aynı eforu bir de Dilek, Pınar ve Göktuğ için sarfediyorlardı.
Bir noktada koşuculardan birisi bana Göksuu diye bağırdı, tanımadık bir ses ve Türkçe bağırıyor. Meğer Murat Taşkıranmış. Onunla da yaklaşık 10 km kadar on and off beraber gittik ve sohbet ettik. Ama o benden 1 tur öndeydi, çok kıskanıyordum:) ben son tura girerken o finish için gözlerden kayboldu. Zaten kedinin ciğere baktığı gibi turları tam finishin yanından geçirmek nedir.. Resmen ızdırap çektik:) Son tura girdiğimde enerjim olacak mı bilmiyordum, ama tam aksine son tur diye enerjim daha da yerindeydi. Hatta kendimce hızlandım. İnsanlar bu saatlerde koşan insanların koşuda yürümesini bekliyor ama ben daha da hızlanmış yanlarından geçerken bana alien gibi bakıyorlardı. Bunu Sezin söyledi bir gün önce ve gerçekten öyleydi. I was the alien at that moment:)
Yarisin
her aninda hala aksilik beklerken bu kadar sorunsuz ve mutlulukla yarisi
bitirecegimi beklemiyordum. Hep duydugum hikayeler zorluklara yonelikti. Bizim
sansimiz yerindeydi, kuvvetimiz tamdi ve guzelce bitti. Finishte Paul demedi
you are an ironman i, ona bozuldum ama olsun:) Onca zamanin emeginin sonucunu
aldik ve bitti mi yani?
Eeee simdi bitti mi anlamadim, hem de umdugumdan iyi mi geldim??? Sanirim korkudan cok calistik, korkudan enerji save ederek gittik, temkinli olduk ve güzel bir yaris cikardik.
Sonunda kutlamayı da hakettik:)))) Kendisi bisikletindeki arıza nedeniyle yarışı bırakmasına rağmen bizim için kutlama yapmayı ihmal etmedi. Bu güzel jest için Emre Tacir ve canım arkadaşım Sezin'e çok teşekkürler...
Her hikayenin olduğu gibi bunun da sonuna geldik. Ama elbette çok şey öğrendim. Bir takım olarak hareket etmeseydik bu yarış oldukça zorlu olabilirdi. Hep destek olduk birbirimize. Harika bir yaris icin yanimda hep Aliriza vardi. Bütün sorularıma yanıt verdi her daim. Bütün sene yanımda Kalmardashlarım vardı. Sabahın köründe acı acı çalan telefonu açtığımdaki tatlı ses,hadi kalkmadın mı diyen Dilek, benim gibi sabah uykusunu seven gelmiycem diyen Pınar, hep beraberdik.. Bütün sene birbirimizin kahrını çektik.
Her
haftasonu bisikletlerinde biz sıkılmayalım diye yeni rotalar çıkartan Barkın
vardı. Ve bu rotaları yaparken bıkmadan saatlerce bizi arabayla takip eden
Yamacımız. Nasıl hakkınızı ödesek azdır. Beni yüzme konusunda rahatlatmak için
arayan Didem, kızım nasıl yapıyorsun
anlamıyorum diyen Ayşetim ve Denom hiç yanımdan ayrılmadılar. Bıkmadan kahin
gibi bana iyi yapacaksın diyen Burcu ve Gülingen hepinize çok teşekkür ederim:) Haftasonu yüzmelerimize renk
katan ve bize yardımcı olan Yasemini de asla atlayamam. Sıra sende Yasemin:)
Bütün sene programını takip ettiğim Duygun örtmenim ise Norveç, Luxembourg ve Kalmar derecelerimin mimarıdır..Teşekkürler ÖRTMENİM....
Bütün sene programını takip ettiğim Duygun örtmenim ise Norveç, Luxembourg ve Kalmar derecelerimin mimarıdır..Teşekkürler ÖRTMENİM....
Annem, babama, abime, Benal'e ve Cincan'ıma ise hiç girmiyorum. Onlar durmadan bu işi yapmam için destek olurken
Allah akıl fikir versin demeden edemediler, haklılar:) Onların desteği olmadan olamazdı
ki, her zaman öyle olmuştu zaten:)
Şu anda gerçek bir boşluktayım. Seneye ne yapacağım düşünceleri. Gerçekten bir virüsmüş.
Şimdi zaman eğlenme zamanı diyordum ama gönlüm oyunu yine spor
yapmaktan yana kullanıyor.
THE END!!!:))))