16 Eylül 2014 Salı

Bir ilk ironman klasiği de ben yapıyım dedim:)

Nereden baslasam bilemedim, ama aklima ilk gelen an Berry Nae, Tolga Tuncsav, Dilek Baytan ve Ali Riza ile yine bir cumartesi trainer sonrasi Hillside Istinyede’yken  Tolga' nin seneye Nice Ironman yapilir dedigini hatirlamam. O zamanlar Norvec Haugesund half ironmane hazirlaniyorum ve ilk yanitim ben hayatta Full Ironman yapmam olmuştu. Well, never say never:) 2013'de Haugesund'dan sonra Kalmar'a Yamac Kolatan, Ali Riza Bilal, Kivanc Onutman ve Goksen Cinar'i izlemeye gittik.

O yarisin sonunda birbirimizle konusmadik ama Dilek de ben de yapabiliriz diye düşünmüşüz. Bu dusunceyi ilk dile getiren ben oldum galiba:) Pinar Caliskan ve Dilek ile bunu kısaca paylastiktan sonra kafamda cok da olgunlastirmadan (çok fazla düşünsem kayıt olmayacağımı biliyordum) hemen kaydimi oldum ve bizim unlu ucluye bildirdim. Once yok olmazlarla baslayan konusmalar Dilek'i bir antrenman sonrasi eve kapatmam ve kredi kartini alip kaydettirmemle sonuclandi. Sira Pinar'in iknasiydi. O taraf  uzun sürdü. Pinar once olmaz dedi, sonra yaz ortasi tatil yapamıycaz dedi, sonra Avusturya'nin tarihi daha iyi onu yapalim dedi. Sonuc Pinari da ikna edip yola bir uclu olarak koyulmak oldu. Hepimiz tek serhle yola cikmıştik. Islerimiz daha onemli.  Antrenmanlar islerimizi etkilerse bu isi birakicaz dedik. Ve artık birer Kalmardash olduk:)



Uzun yolculuk yaklasik 9 ay surdu. Her sabah saat 5’te başlayan, ardından koştur koştur işe gidilen antrenmanları  isten cikar cikmaz aksam 8-9’da tekrarlayan haftaiçi antrenmanları takip etti. Haftasonu ise uzun saatler suren bisiklet, yüzme ve kosular ise cabasıydı.




Uykuyu cok seven ben, fedakarligimi eglence ve arkadaslardan yapmak zorunda kaldim. Bu süre zarfında bana başta çok kızan arkadaşlarım oldu, sonra yavaş yavaş anlayışlı olmaya başladılar, bitmek tükenmek bilmeyen özürlerim uzayıp kabarıp gitti bu süre zarfında (Ayşetim, Denom, Betüş vbJ). Velhasıl, son 9 ayim is, antrenman ve uykuyla gecti. Uykumu alamadigim her gun bana bir antrenmana mal olacakti, bunu çok iyi biliyordum. O nedenle ya bu dedikasyonu gercekten saglayacaktim ya da bu isi yapamayacaktim. Oyumu bu işe baş koymaktan yana kullandım.  Challengeler her zaman hayatımın büyük parçası oldu, hep ulasmak icin caba harcamak, hep zoru bulmak...yine bulmustum. Bu sefer cok da yetenekli olmadigim konular vardi isin icinde. Hirsim ise diger challengelarda oldugundan daha azdi, çünkü başarabileceğimden bile emin değildim. 

Butun sene neden bu isi yapiyorum diye sorguladim, her antrenman oncesi hem soylenerek gidiyordum hem de bittiginde cok mutlu oluyordum. Tabii antrenmanı yapana kadar da ARB'nin başının etini yiyordum.
(Burada Dilek ve Pınar’ın hakkını ödiyemem, sabahleyin beni yataktan kaldırmak için az uğraşmadılar. Her antrenmanın sonuna yemek ve eğlence havucu koyan Dilek ise sürekli 'daha erken kalkalım da en azından şöyle rahat kahvaltıya muhabbete vaktimiz olsun diyordu':)) Söylenmemin tek sebebi de az uykuydu:) Ola ki bir antrenman kaçarsa gun icinde icim icimi yiyiyor, isten gec cikacak olsam eyvah bugun antrenman kacicak bu yarışı yapamıycam diyordum. Ama sonuç olarak programin %95 ini hic kacirmadan yaptim.  Uykuculuk  yuzunden tabii  hep soguma ve strechinglerden kestigimi itiraf etmem lazim.
Garip bir his bu. Hem yapmak istemez bir yanım vardı, hem de yapamayınca üzülen stres olan bir yanım.  Sakatlıksız bir seneydi ayağımın altında oluşan çekilme dışında. Sürekli söylenerek başladığım antrenmanları yapmamak için bahaneler ürettiğim ama sonra ayağımın altında sakatlık olduğunda aman tanrım koşmadan olmaz bırakamam deyip doktoru dinlemediğim bir yıl oldu. Tabii senenin hic bir kisminda bu isi yapabilecegime dair bir guvenim yoktu belki de ondan sürekli söyleniyordum. Ve hep nerede eksigim oraları goruyordum, iş hayatımın kaçınılmazı burda da beni bulmuştu. Tam bir danışman gözüyle her şeyi analiz ediyordum kafamda, çünkü işte de her türlü fact’i koyup ortaya sonra fix etmiyor muyum? Burda da aynısı devam etti. Analitik düşünmeyi bırakınca  icimden gelen ses yapicaksin diyordu. Sonra o sesle kavgalar basliyordu. ‘Don't be naive, you have too much to build on’ diyordum. Ironman’de olayın aslında fiziksel boyutunun dışında psikolojik bir boyutu da vardı. Psikolojik güçlülük de çok önem arz ediyordu. Antrenmanlardan sonra yaptığımız konuşmalarda sürekli hadi vazgecelim diyordu birisi, diğer ikisi olmaz diyordu. Bu konuşmalarımız dönüşümlü olarak tüm sene devam etti.  AMA BIRAKMADIK!!

Hepimiz birer half ironman yaptık sene boyunca, milyon tane olimpik triatlona gittik. Arada bir Maratonistin ironcampine katıldık. Her türlü  dersi dikkatle dinledik:)
Süper bir deneyimdi , orada Andrea Gabba ile tanıştık, bize çok güzel tavsiyeler ve öğütlerde bulundu. Bunlardan bazılarını yarışta uyguladım da.
Son ay gelmişti. Kalmar Sweeden daha fazla yarış detayı açıklamaya başladı. Yuzme ve bisiklette iki cut off oldugunu ogrendim. Yine hesap kitaplar basladi, hangi etaptan en kotu ne yaparsam kalmam cut off a kismi. Gitgide gunler yaklasti. Daha ne giyecegimi bile bilmiyordum yarista.

Kalmara uçtuk sonunda.

Kalmar'da yapmam gereken ufak tefek antrenmanlar vardı hazırlık anlamında. Onlar bile yuk gibi geliyordu. Taper o kadar uzun gelmisti ki sanki tum sene hic calismamis gibi hissediyordum. Duygun Yurteri'ye (antrenör) sordum,  uzun süredir biz 5-6 saatlik bisikleti bıraktık nasıl olacak dedim..Hayir oyle olmayacak merak etme dinlenik gireceksin, daha iyi olacak dedi.
Yarış öncesinde stres diz boyu. Bisikletlerimizi kurduk . Önce benimkiyle başlayan kurulum sorunu, sonra Pınar'ınkine sıçradı. Neyse herşeyi halletmeyi başardık çok şükür. Kayıt işlemlerimizi yaptık, eksik gedik var mı diye expoya gidip deli gibi  alışveriş yaparak deşarj olmaya çalıştık


Kayıt Oluyoruz- Endişeli suratlar hiç eksik değil:)


Bisikletler teslim ediliyor ve son dakika ayarları yapılıyor:) Teknik crew yanıbaşımızda:)

Sonunda beklenen akşam geldi çattı. Bahsetmiştim uyku anlamında bu hayattaki en şanslı insanlardan biriyim, uykuya dalmam saniyeler sürer. Yaristan onceki gece uykuda sorun yasamayacagini dusunen ben, buyuk hata etmistim. Tum gece yatakta dondum durdum, huzursuzluktan oyle az uyudum ki sabah 4’de kalkmak hic koymadi. Kahvaltida ise konusanlar sadece Goksen ve Ali Riza idi. Pınar, Dilek ve bende derin bi sessizlik hakimdi.Bakiyorum Pinar'da yiyemiyor. Hatta onda da bendeki mide bulantisi var sanırım.Etraftaki diğer kahvaltı eden ironman adaylarına bakıyorum hepsi iri iri erkekler, ne işim var burda benim diyorum. Bu düşünceler içindeyken artık hadi dediler transitiona malzemeleri bırakmaya gidelim.


En son kontroller ve suluklari birakmak icin transitiona gidiyoruz. Göksen transition alanına girmeyi başarmış. Oh diyorum son kontrollerde yanımızda olacak, rahatlıyorum. Transitiondan sonra asıl işkence başlıyor start alanına geçiyoruz.  Ali Rizaya girmiyim yarışa diyorum sacmalama diyor ama ellerim titriyor.
Bu sene Kalmar ilk kez rolling start yapıyor yüzmede. Ail Rıza bana önlerde çık drafte gir diyor, ısrarla hayır 1:45 ile çıkıcam diyorum. En son beni zorla 1:35’e  sokuyor. Dilek ile Pınar ise 1:20 grubuna gidiyor.İşte yollarımız ayrıldı artık herkes yalnız. Uzaktan görüyorum onları.
O sırada geçen sene bizi gaza getiren Avici Wake me up 2013 Kalmar start şarkısı çalıyor. Dilek’in mutlu olmuş olacağını düşünüyorum ve gerçekten olmuş:) Etraftaki her insanı tek tek inceliyorum. Korkulu bakanlar kadar rahat iri yapılı erkekler gözüme takılıyor. Sonra diyorum ki bunlar da senin gibi yüzmese önde olurdu korkma.  AliRıza’ya veda ediyorum ve rampadan iniyorum. Hala o an tüylerimi diken diken ediyor.
Suya girdigim an ise hersey bitmisti. Andrea startta nerden nefes alıyorsan insanları o tarafına al dediği için soldan başladım. Son zamanlarda beraber yüzme çalıştığım Beste Önal sanki  yanımda yüzüyordu.  Ve kulağımda ‘uzan çek’ diye, Didem ise yaparsın kuşum diye bana bağırıyordu. Normalde  3000’lerde yorulacağımı düşünürken hala bir yorulma ibaresi hissetmediğimi farkettim. Tam o sırada kıyıda Ali Rıza ve Göksen’i gördüm, bağırıyorlardı. 3 kere kulacımı atarken el salladım onlara gördüğümü göstermek için.  Meğer Pınar ve Dilek’e de yapmışlar. Pınar görmüş o da el sallamış ama Dilek görememiş.Bu aşamada Yamaç, Ali Rıza ve Göksen’in elleriniz orda yere değecek dedikleri yere geldim. Sakın ayağa kalkma demişlerdi. Kalkmadım devam ediyorum ama kulaçlar yarım olmaya başladı yerler kaya veya sazlık. Ve bir anda kendimi kanalın içine girerken buldum.Yamaç demişti ki burdan sonra 800m var. Kafamdan tamam 10-15 dk sonra bitti diyorum. Ama kafamı kaldırdığımda ironman yazısı görüyorum. Yok canım diyorum daha var. Yamaç 800m demişti.  Özellikle kafam daha dışarda bakıyorum çıkan var mı diye ordan. Evet varrrrr. Yüzme bitti..Draftle son 800 çok ama çok hızlı geçmişti.  



Yuzmeden boylesine sorunsuz cikmak buyuk bir rahatlamaydı benim için. Bisiklette baslarda suursuzdum, korku vardi ama rahat oldugum etaptaydim.  Acaba zaman nasıl daha hızlı geçer dedim kendime. Sanırım km saymak dedim, baktım 2km gösteriyor yok yok dedim. Sen önüne bak arada km bakarsın. İyi ki bakmamışım km saatim sürekli eksik gösteriyordu. Sanırım onu da km’den mile çevirmeyi başarmışım:) Her yarış km saatimde sorun olmasa ya da saatimde şaşıcam zaten:) Bisiklette başlarda bacağımda 1-2 gün önce başlayan arka tarafta bir çekme hissi vardı.O başladı.Eyvah dedim bu beni zorlar . Yanımda beslenme çantamda advil vardı, midemin çok alışık olduğu ve Amerikada da maratonlar öncesinde herkesin tavsiye ettiği bir ilaç.  O nedenle her daim almaya alışık olduğum için hemen aldım. Mucize gibi ağrız sızı hissi kalmadı.  Zaten belki de psikolojikti kim bilir:) İlk km’lerden geçilen değil geçen olmak hoşuma gidiyordu. Hele ki adaya geçerken ki yokuşta erkekleri geçmeye başlayınca çok mutlu olmuştum:) Bisiklet etabi ve kosu icin yemek konusunda kendimi iyi sekilde train etmistim, hem jellere alismak hem de az yemek. Midesi cok hassas olan bir insan olarak beni nerde yari yolda birakacagini bilemedigim midemi egitmem gerekiyordu. Bisiklet etabinda antrenmanlarda yaptigim gibi 2 muz ve 3 buyuk qnt jel yedim. Gerisi High5 cafeinli isostar ve suydu. Cok rahat gecirdim mide olarak, enerji olarak da zorlanmadım hiç. Km olarak ise sonlarda Dilek'e rastladim. Bana o zaman sanki klasik bir cumartesi antrenmani gibi geldi, biraz daha rahatladim, cunku Kalmardashımı gormustum. Bisikletin sonlarinda hala enerjimin yerinde olması ve hala insan geçiyor olmak beni daha da motive etmişti ama bir sonraki sorular başladı; kosu ne olacak???Kosuya başlamadan yine ARB’yi gördüm bisikleti bırakırken. Sakin ol azıcık aç bacaklarını öyle başla dedi. Yanıma aldığım minik sadwichlerden birini yedim, hafif  bacak açtım ve çıktım.Tabi bir de magnezyumu içerken aerobardan kasılmış boynum için bir de advili yine ihmal etmedim.

Yanımda hig five in liquid jellerinden 4 adet vardı. Bir de sirtimda mini sandwichim ve special needs bag de ise yine minik sandwichlerim ve ayranim vardi. (Göksen ve Alirıza bizim yaptığımı hazırlıkla 4 kişi ironman yapar demişti haklılarmış:)) Ayran mi diyenlere yanitim şu, tatlidan nefret eden bir insan olarak jel yemek hem de bu kadar yemek mucize benim icin. Tabii bir de mide hassas. O nedenle ben brick antrenmanlarinda eve her geldigimde 3-5 yudum ayran ve soda icip cikardim kosuya. Fazlasi gaz riski tabii. Burda da mide tatlidan cok bulanirsa diye almistim yanima. Gercekten super oldu. 2 kere durup 3 yudum ictim kosudaki special needste ayranımı.
Kosudaki en buyuk stratejik hatami yaristan onceki gun lastik bagciklari ayakkabıma geri takmakla yaptim. Cok sikmisim bagciklari ayaklarim da sismisti. Ayaklarim cok acidi ve tabii polar adim podu da bozuldu yerinden oynayınca. Ben yarista kendimi  6:07 gibi bir pacele kosar sanarken 6:40 kosmusum. Iste bir ders daha isini son gune birakmiycan. Kosu parkurunda destek ekip hep yanimizdaydi. Koşuya çıkar çıkmaz Emre Taciri  gördüm. Emre 10 saat filan mı yaptın inanamıyorum derken, ben bıraktım dedi. Anlamadım o anda ama bırakmıştı bisikleti bozulmuştu. Sezin bağırıyordu o sırada Göksuuuuu diye.  Tam çok moral oldu derken o sırada Göksen çıktı karşıma benle röportaj yaptı uzunca. Hatta Avusturyaya kayıt olucak mısın dedi, evet dedim:) Çok iyi görünüyorsun dedi. Daha da moralim düzelmişti..






Yerlerdeki yazilar ise tam bir süprizdi..

  










Acaba şimdi ne yazacak heyecanıyla hep yerlere baktım... Her koseden cikan AliRiza ve Yamac nerdeyse bizim kadar kosmuşlardır..Ben tabii  olayın sadece 1/4ünü görüyordum. Onlar aynı eforu bir de Dilek, Pınar ve Göktuğ için sarfediyorlardı.

Bir noktada koşuculardan birisi bana Göksuu diye bağırdı, tanımadık bir  ses  ve Türkçe bağırıyor. Meğer Murat Taşkıranmış.   Onunla da yaklaşık 10 km kadar on and off  beraber gittik ve sohbet ettik. Ama o benden 1 tur öndeydi, çok kıskanıyordum:) ben son tura girerken o finish için gözlerden kayboldu. Zaten kedinin ciğere baktığı gibi turları tam finishin yanından geçirmek nedir.. Resmen ızdırap çektik:) Son tura girdiğimde enerjim olacak mı bilmiyordum, ama tam aksine son tur diye enerjim daha da yerindeydi. Hatta kendimce hızlandım. İnsanlar bu saatlerde koşan insanların koşuda yürümesini bekliyor ama ben daha da hızlanmış yanlarından geçerken bana alien gibi bakıyorlardı. Bunu Sezin söyledi bir gün önce ve gerçekten öyleydi. I was the alien at that moment:)
Yarisin her aninda hala aksilik beklerken bu kadar sorunsuz ve mutlulukla yarisi bitirecegimi beklemiyordum. Hep duydugum hikayeler zorluklara yonelikti. Bizim sansimiz yerindeydi, kuvvetimiz tamdi ve guzelce bitti. Finishte Paul demedi you are an ironman i, ona bozuldum ama olsun:) Onca zamanin emeginin sonucunu aldik ve bitti mi yani? 

Eeee simdi bitti mi anlamadim, hem de umdugumdan iyi mi geldim??? Sanirim korkudan cok calistik, korkudan enerji save ederek gittik, temkinli olduk ve güzel bir yaris cikardik. 















Sonunda kutlamayı da hakettik:)))) Kendisi bisikletindeki arıza nedeniyle yarışı bırakmasına rağmen bizim için kutlama yapmayı ihmal etmedi. Bu güzel jest için Emre Tacir ve canım arkadaşım Sezin'e çok teşekkürler...

 
Her hikayenin olduğu gibi bunun da sonuna geldik. Ama elbette çok şey öğrendim. Bir takım olarak hareket etmeseydik bu yarış oldukça zorlu olabilirdi. Hep destek olduk birbirimize. Harika bir yaris icin yanimda hep Aliriza vardi. Bütün sorularıma yanıt verdi her daim. Bütün sene yanımda Kalmardashlarım vardı. Sabahın köründe acı acı çalan telefonu açtığımdaki tatlı ses,hadi kalkmadın mı diyen Dilek,  benim gibi sabah uykusunu seven gelmiycem diyen Pınar, hep beraberdik.. Bütün sene birbirimizin kahrını çektik. 
Her haftasonu bisikletlerinde biz sıkılmayalım diye yeni rotalar çıkartan Barkın vardı. Ve bu rotaları yaparken bıkmadan saatlerce bizi arabayla takip eden Yamacımız. Nasıl hakkınızı ödesek azdır. Beni yüzme konusunda rahatlatmak için arayan Didem, kızım nasıl  yapıyorsun anlamıyorum diyen Ayşetim ve Denom hiç yanımdan ayrılmadılar. Bıkmadan kahin gibi bana iyi yapacaksın diyen Burcu ve Gülingen hepinize çok teşekkür ederim:) Haftasonu yüzmelerimize renk katan ve bize yardımcı olan Yasemini de asla atlayamam. Sıra sende Yasemin:)
Bütün sene programını takip ettiğim Duygun örtmenim ise Norveç, Luxembourg ve Kalmar derecelerimin mimarıdır..Teşekkürler ÖRTMENİM....

Annem, babama, abime, Benal'e ve Cincan'ıma ise hiç girmiyorum. Onlar durmadan bu işi yapmam için destek olurken Allah akıl fikir versin demeden edemediler, haklılar:) Onların desteği olmadan olamazdı ki, her zaman öyle olmuştu zaten:)

Şu anda gerçek bir boşluktayım. Seneye ne yapacağım düşünceleri. Gerçekten bir virüsmüş. 

Şimdi zaman eğlenme zamanı diyordum ama gönlüm oyunu yine spor yapmaktan yana kullanıyor.

THE END!!!:))))